9 Ocak 2019 Çarşamba

ABD'nin Orta-doğudaki yanlışlıkları


ABD sözde Suriye kürtlerini korumak için çekilme işini askıya aldığını açıkladı.
Kim inanır buna? 
Dünyada korunması gereken öyle mazlumlar var ki ABD’in gözleri bunları görmüyor!
ABD’nin Ortadoğu politikasına bakıldığında bu “koruma” kelimesinin inandırıcı olmadığı da belli oluyor.
ABD’nin bulunduğu veya şu ya da başka bir bahaneyle girdiği, işgal ettiği ülkelerin hiç birinde ne can güvenliği ve ne de temel insan haklarının bulunmadığını görüyoruz.
Bulunduğu yerdeki insanlara hayat hakkı tanımıyor, bunun çok sayıda örneği var.
En bariz örneği Irak, özgürlük için geldiğini söylemişti, 16 senedir her bakımdan yapılan tahribatların telafisi mümkün değil, hele insan boyutu açısından hiç değil.
Saddam Hüseyin döneminde şimdikine nazaran çok daha istikrar içinde olan Irak, o tarihten beri başta can güvenliği olmak üzere hiçbir temel konuda iyileşme olmadığı gibi daha da kötüleşti. Binlerce masum insan hayatını kaybetti, binlercesi sakat kaldı, binlerce ülkesini terk etti.
Bugün dünya genelinde bir göç dalgası varsa bunun bir nedeni de ABD’nin mazlum milletlere karşı sürdürdüğü dış politikasını görüyoruz…
Afganistan yıllardır taliban terör örgütünün zulmü altında. Sözde ABD Afgan halkını bundan korumak için orada bulunuyor. Bulunduğu tarihten beri bir iyileşme yok.
Suudi Arabistan’la işbirliği yaparak Yemen’i bombalıyor. Bu ülkede de masum insanlar yok yere hayatlarını yitiriyor.
ABD’nin Suriye politikası ise çok daha feci. Saddam asıldı ve Kaddafi öldürüldü... 
Suriye’deki vahim durum devam ediyor, bu vahim durum devam ettikçe daha fazla insan hayatını kaybedecek, daha fazla insan ölümü göze alarak göç etmek zorunda kalacak...
Myanmar’daki Arakanlı müslümanlara yapılan katliamlara ne ABD ve ne de uluslararası toplumun önde gelen diğer üyeleri ses çıkarmıyor.
İslam ülkelerinde terör hegemonyasına göz yuman bir politikanın savunulacak bir tarafı var mı?
Şimdi yeryüzünde milyonlarca mazlum savunmasız insan varken, ABD Suriye’deki kürtleri korumak adına buradan çekilmeyeceğini açıklıyor ve terör örgütlerine silah yığıyor.
Bu aklı kimden aldığı belli!
ABD’nin müttefik olarak bölgemizde on yılları kapsayan izlediği politikası belli.
ABD bugün değil, güvenilir bir müttefik olduğunu çoktan kaybetmiş.
ABD’nin politikası Ziya Paşanın terkibi bendinde yer alan şu mısraları hatırlatıyor:
“En ummadığın keşf eder esrar-ı derunun

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?”

1 Ocak 2019 Salı

Mevcut dünya düzeni küresel adaletsizliği artırıyor


Bir takvim yılı daha geride kalırken, mazlumların içinde bulunduğu sıkıntılar ise varlığını sürdürüyor...
Yayınladığı yeni yıl mesajında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres dünyanın içinde bulunduğu sıkıntılara işaret ediyor.
Endişelerini dile getiren Guterres yeni yılda huzurlu ve müreffeh bir yıl temennisinde bulunuyor.
Geçen yıl dünyanın karş karşıya kaldığı tehlikeler yelpazesi nedeniyle ilan ettiği kırmız alarmın devam ettiğini ve bahsettiği tehlikelerin geçmediğini hatırlatıyor.
Bunların endişe verici olduğu ve dünyamızın bir stres testinden geçtiğini hatırlatıyor.
İklim değişikliği, jeopolitik bölünmelerin derinleştiğini, ihtilafların çözümünün daha da zorlaştırdığını ifade ediyor.
Dünyada rekor sayıda insan güvenlik ve koruma arayışı için seferber olmuş durumda.
"Adaletsizliğin büyüdüğü, bu nedenle insanlar dünyadaki bir avuç dolusu insanın sahip olduğu zenginliğin bütün insanlığın yarısının sahip olduğu aynı zenginliği sorguluyor."
Hoşgörüsüzlük artarken, güven azalıyor...
Yemen’deki insanlık dışı olduğu kadar anlamsız olan çatışmaların huzur için bir şans oluşturduğunu hatırlatırken, dünyanın diğer bölgelerinde özellikle sınırımızda sekizinci yılına girecek olan Suriye meselesine değinmemiş...
İnsanlık dramının en fazla boy gösterdiği bölge kısaca MENA diye bilinen Ortadoğu ve kuzey Afrika bölgesi. Filistin ki 70 yılı aşan bir süredir İsrail devletinin zulmü altında; Afanistan ise 1979 yılından beri huzur, güven ve istikrar bulamadı.
Terör örgütlerinin vekalet savaşları devam ediyor. 
Emperyalist ve siyonist güçler adına uşaklık eden bu örgütler ülkemizin kararlı ve dirayetli duruşu sayesinde bitme noktasına gelmiş bulunuyor; bazı Afrika ülkeleri ve sınırımızın diğer tarafında ise beslenmeye devam ediliyor...
Dünyanın değişik bölgelerindeki terör, iç savaşlar, açlık ve yoksulluk nedeniyle göçler herhalde insanlık tarihinde görülmemiş bir oranda devam ediyor.
Daha huzurlu bir dünya arayışıyla savaştan, yoksulluktan kaçarken topluca ölümle karşılaşmalarına rağmen göç ve sığınma faaliyetleri 2018’de devam etti gibi, söz konusu sıkıntılar giderilmedikçe 2019 yılında da devam edeceğe benziyor.
Dünyaya huzur ve güven getirmek için kurulmuş Birleşmiş Milletler artık bu sıkıntılar karşısında aciz ve çaresiz kalmış; dilek ve temenniden öteye geçemiyor... Genel Sekreter Guterres de bu çaresizliği ifade ediyor.

Davul BM’nin boynunda, tokmak ise sömürü düzeninin elinde oldukça bu insanlık dramı da devam edecek görünüyor...
Belki tamamen bitmeyebilir, fakat bunun asgari seviyeye inmesi ise bu kurumun radikal bir islahata ihtiyacı olduğu kesin...